Ticari İspat Vasıtası Olarak Fatura


6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.4/f.2’deki düzenlemeye göre ticari davalarda deliller ve bunların ikamesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na tabidir.


TİCARET HUKUKUNDA ÖZEL İSPAT VASITASI OLARAK  FATURA

 

ÖZET

 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.4/f.2’deki düzenlemeye göre ticari davalarda deliller ve bunların ikamesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na tabidir. Bu hüküm uyarınca ticari davalarla hukuk davaları arasında deliller ve bunların ikamesi bakımından herhangi bir fark bulunmamaktadır. Ancak Ticaret Kanunumuz tacir olmanın bazı özel sonuçlarını düzenlemiştir. Bunlardan biri de fatura düzenlemek ve vermektir. Fatura ticari uyuşmazlıklarda delil olma özelliğine de sahiptir. Bu çalışmada ticari davalarda özel ispat vasıtası olan ve kanunun özel sonuçlar bağladığı faturanın ispat kuvveti ve şartları incelenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda önce fatura kavramı üzerinde durulmuş; sonrasında da faturanın delil olma özelliği ve bağlanan sonuçlar açıklanmıştır.

 

  1. GİRİŞ

 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, fatura ve teyit mektubuna ilişkin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesindeki fatura ve teyit mektubuna ilişkin düzenlemenin içeriğini aynen koruyarak madde 21’de düzenlemiştir. Fatura ve teyit mektubunun içeriğine tebliğ alındığı tarihten itibaren karşı tarafça 8 gün içinde itiraz edilmediği takdirde içeriği kabul edilmiş sayılmaktadır. (TTK m.21/f.2, f.3) Kanunun bağladığı bu özel sonuç nedeniyle faturanın, özel delil olarak düzenlendiği kabul edilmektedir.2

 

  1. FATURANIN TANIMI

 

Türk Ticaret Kanunu’ndaki faturanın içeriği ve ispat kuvvetiyle ilgili tek düzenleme olan m.21/f.1 uyarınca; fatura düzenlenmesinin hukuken sonuç doğurabilmesi için öncelikle taraflar arasında faturaya esas olacak satım, hizmet, istisna gibi bir akdi ilişki olması gerekmektedir. Zira fatura, sözleşmenin yapılmasından sonra düzenlenen ve sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olan bir belgedir.3

 

Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229.maddesinde ise fatura; “satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tüccar tarafından müşteriye verilen vesika” olarak tanımlanmıştır. Fatura VUK açısından usulüne uygun düzenlendiyse vergiyi doğuran, akdi ilişkinin ifasını gösteren ve kayıtlara esas teşkil eden bir belgedir.4

 

  1. FATURANIN İSPAT VASITASI OLMA ÖZELLİĞİ

 

Faturanın ispat vasıtası olma özelliği, TTK m.21 gereğince sekiz günlük sürede itiraza uğramamış olmak suretiyle içeriğinin kabul edilmiş sayılmasından ileri gelmektedir.  Bu husus aksi ispat edilebilen kanuni bir karinedir.

 

Fatura, düzenleyen aleyhine yazılı delildir. Zira, fatura ispat hukuku bakımından senet niteliğindedir ve kati delildir.5 Fatura ayrıca, bazen kendisinden sadır olmakla birlikte düzenleyen lehine delil olabileceği gibi, kendisinden sadır olmamakla birlikte belirli şartlarda faturanın adına düzenlenen tacirin lehine veya aleyhine yazılı delil olabilir.

 

TTK m.21’de öngörülen kanuni karineden bahsedebilmek için birtakım unsurların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu unsurlar gerçekleşmediği sürece kanuni karineden söz edilemez. Bu unsurlar:

 

  1. Taraflar Arasında Temel Bir Borç İlişkisinin Bulunması

Fatura taraflar arasında yapılmış bir sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili bir belgedir. Bu nedenle faturayı tanzim edenle adına tanzim olunan arasında muteber bir borç ilişkisi olmalı ve fatura da bu ilişkinin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmiş olması gereklidir. Yüksek Mahkeme’nin yerleşik içtihatları da faturanın sonuç doğurabilmesi için öncelikle taraflar arasında bir sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerektiği yönündedir.6

 

Faturayı tanzim edenle adına tanzim olunan arasında temel bir borç ilişkisinin bulunmaması durumunda fatura hukuki bir sonuç doğurmayacaktır. Nitekim bu durumda düzenlenen belge fatura niteliğinde olmayıp, icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir7 ve bu belgeye de itiraz edilmemiş olması TTK m.21/f.2’deki sonucu doğurmaz.8

 

Bu konunun önemi, temel borç ilişkisinin inkarı halinde ispat yükünün kimde olduğunun tespitinde ortaya çıkar. Yüksek mahkeme; karşı tarafın temel borç ilişkisini inkâr ettiği hallerde temel borç ilişkisini faturayı tanzim edenin ispat etmesi gerektiği görüşündedir.9

 

Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunması halinde temel borç ilişkisinin ispatı bu sözleşmeyle mümkün olacaktır.

 

Faturaya itiraz edilmemiş olsa dahi, fatura tek başına taraflar arasında daha önce müştereken kararlaştırılmış sözleşmenin şartlarını değiştiremeyeceğinden uyuşmazlığın çözümünde esas alınacak olan taraflar arasındaki yazılı sözleşmedir. Nitekim fatura ile yazılı sözleşme arasında malın fiyatı, miktarı, cinsi gibi hususlarda fark bulunması halinde taraflar arasındaki yazılı sözleşmeye itibar edilmelidir.10 Ancak yazılı sözleşmenin aksinin başka bir yazılı delille ispat edilmesi her halükarda mümkün olabilecektir (HMK m.201 gereği; senede karşı senetle ispat kuralı).

 

Taraflar arasındaki temel borç ilişkisi sözlü bir akide dayanıyorsa faturaya itiraz edilmemesinin borç doğurmayacağı ve fatura verenin ayrıca malın teslimi veya gönderildiğinin ispat etmesi gerekmektedir.11

 

Yine, faturaya itiraz edilmemesi yapılan işin taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğu ya da tam ve kusursuz yapıldığının ya da bedelinin istenebilir olduğunun kabulü anlamına gelmemektedir. Yüksek mahkeme, bu iddiaların faturaya itiraz edilmemiş olması ihtimalinde dahi bu iddiaların mahkemece araştırılması gerektiği görüşündedir.12

 

Taraflar arasındaki temel borç ilişkisinin ispatı ise esas itibariyle genel hükümlere göre olacaktır. HMK m.201 uyarınca uyuşmazlık konusu miktara göre senetle ya da tanıkla ispat edilebilir. Fatura konusu malların teslim edilip edilmediği hususu ise temel borç ilişkisi ispatlanmışsa her türlü delille ispat edilebilir. Ancak temel borç ilişkisinin inkar edildiği hallerde fatura konusu malın tesliminin yazılı delille ispat edilmesi gerekmektedir. 13

 

  1. Faturanın Şekil Şartlarına Uygun Olarak Düzenlenmiş Olması

 

Kanunun öngördüğü karinenin sonuçlarını doğurabilmesi için ikinci şart olarak gönderilen belgenin fatura olarak kabul edilmesi gerekir. Aksi halde itiraz edilse de edilmese de kanunun öngördüğü hukuki sonuçların meydana gelmesi söz konusu olmayacaktır.

 

TTK’da faturanın şekliyle ilgili hüküm bulunmamaktadır. Doktrinde hâkim olan görüşe göre fatura münderecatının sınırları, faturada bulunması mutat olan kayıtları kapsar.14

 

Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarıyla ilgili ayrıntılı düzenleme VUK m.230’da yer almaktadır. Buna göre faturada bulunması gereken zorunlu bilgiler;

  1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;
  2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı bunduğu vergi dairesi ve hesap numarası;
  3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;
  4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;
  5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası.

 

İçtihadi Birleştirme Kurulu’nun 2001/1 E. 2003/1 K. Numaralı kararında göre de; ‘‘ Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesi yukarıda açıklandığı üzere asgari zorunlu unsurları beş madde halinde belirtmiştir. Madde metninden açıkça anlaşılacağı gibi sayılan bu zorunlu unsurlar aynı zamanda olağan (mutad) içeriğin ne olduğunu da ortaya koymaktadır. … Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine 27.06.2003 tarihli ilk toplantıda üçte iki çoğunlukla karar verildi.”

 

İçtihadi Birleştirme Kurulu, VUK m.230’da sayılmış unsurları faturanın mutad içeriği olduğuna karar vermiştir. Bu durumda, TTK m.21/f.2’deki karinenin hukuki sonuç doğurabilmesi için faturada bu hususların mutlaka yer alması gerekmektedir. Faturanın mutad içeriği kapsamında olmayan vade farkının alınacağına yönelik kayıtlara ilişkin ise taraflar arasında ticari teammül ve/veya cari hesap ilişkisi yoksa ise faturaya itiraz edilmemesi vade farkının istenmesini mümkün kılmamaktadır.[35]

 

  1. Faturanın Alınmış Olması

 

Faturanın TTK m.21’teki karinenin hükümlerini doğurabilmesi için muhatap tarafından alınmış olması ve bu hususun da belgelendirilmesi gerekir. TTK m.21/f.2’deki ifade ‘‘aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde’’ şeklindedir. Bu ifadenin anlamı sekiz günlük itiraz süresinin faturanın karşı tarafın eline geçtiği tarihten itibaren başlayacağıdır.

 

Faturanın alıcıya nasıl gönderileceği TTK’da düzenlenmemiş olup uyuşmazlık halinde faturanın gönderilmiş olduğunu bunu iddia eden kişi ispatlamalıdır.15 Faturanın karşı tarafa gönderildiğinin ispat edilememesi veya hiç gönderilmemiş olması durumunda bu belge ancak düzenleyen açısından bir belge niteliğinde olacaktır.

 

Faturanın karşı tarafa ne şekilde ulaştırıldığının kural olarak herhangi bir önemi yoktur. Fatura elden teslim edilebileceği gibi, PTT ya da noter yoluyla da karşı tarafa ulaştırılabilir. Ancak gönderme usulü tebligatın alınıp alınmadığı hususunda uyuşmazlık çıktığında önem kazanacaktır. Bu durumda faturayı gönderen tacirin, hem faturanın gönderildiğini hem de karşı tarafın teslim aldığını ispat etmesi gerekecektir.16

 

Faturanın karşı tarafça alındığı senet veya yeminle ispat edilebilir; ancak tanık ile ispat edilebilmesi mümkün değildir.17

 

Özetle faturanın noter vasıtasıyla veya tutanakla teslim edilmesi ya da faturayı teslim alanın teslim aldığına dair imzasının alınmasıyla teslim edilmesi ispat açısından kolaylık sağlayacaktır.

 

  1. Faturaya İtiraz Edilmemiş Olması

 

Kanunun faturaya tanıdığı karinenin hüküm doğurabilmesi için faturanın alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itiraza uğramamış olması gerekir. Bu süre içinde faturaya itiraz edilmemiş olması durumunda faturanın içeriği faturayı alan tarafından kabul edilmiş sayılır.

 

Faturaya itiraz süresi, faturanın tebellüğ edildiği tarihten itibaren başlar. İtirazın sekiz günlük süre içerisinde yapılması yeterli olup karşı tarafa bu süre içerisinde ulaşması şart değildir.

 

Sekiz günlük kanuni süre, hak düşürücü ya da zamanaşımı süresi olmayıp kanuni karinenin hüküm ifade edebilmesi için öngörülmüş olan, temel borç ilişkisine etkisi olmayan, sadece ispat yükünün kimde olacağını gösteren bir süredir.18 Nitekim faturaya süresinde itiraz edildiğinde, faturanın muhtevasını ispat yükü faturayı tanzim edende olacakken; itiraza uğramayan faturada bu ispat yükü, münderecatının aksini iddia eden muhatapta olacaktır.

 

Faturaya itirazın ne şekilde yapılacağına ilişkin TTK’da herhangi bir hüküm yoktur. Öğretideki bir görüşe göre; fatura yazılı delil niteliğinde olduğundan buna karşı yapılacak itirazın da yazılı olarak yapılması gerekmektedir.19 Kanımızca, kanunda herhangi bir şekil şartı aranmadığından faturaya itirazın herhangi bir şekilde yapılabilmesi mümkün olması gerekir. Faturaya itiraz edildiğinin ispat yükü ise faturaya alan tarafa ait olacaktır. Fatura bu aşamada henüz yazılı bir delil haline gelmediğinden dolayı itirazın da yazılı ya da sair takdiri sebeplerle ispatı mümkün olacaktır.20

 

Faturaya itiraz edilmesinin bir diğer sonucu da icra hukukuna ilişkindir. Faturaya itiraz edilmesi halinde, taraflar arasında yazılı sözleşme de yoksa, alacak likit sayılamayacağından dolayı icra inkar tazminatına hükmedilemez.21

 

Faturaya itiraz edilmesi durumunda faturayı düzenleyen, ispat vasıtası olarak faturadan başka kanuni delillere dayanması gerekir.22

 

  1. İtiraza Uğramamış Faturanın Delil Olma Özelliği

 

Faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemesi durumunda TTK m.21/f.2’ye göre, itiraz etmeyen kimse fatura münderecatını kabul etmiş sayılır. Bu durumda ispat yükü yer değiştirmiş olmaktadır. Fatura tanzim edende olan ispat yükü, faturaya itiraz etmeyen tarafa geçmiş olur.

 

İtiraz edilmemek suretiyle alıcı aleyhine yazılı delil niteliği kazanan faturanın aksi ancak yazılı delille ispat edilebilir.23

 

Kanunun fatura içeriğine yönelik tanıdığı karine, sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi faturaya yazılması mutat olan hususlarla sınırlıdır.24 Faturaya itiraz edilmemiş olması, varlığı kanıtlanmış bir hukuki ilişkinin konusu olan mal veya hizmetin bedelinin fatura tutarı kadar olduğuna karine teşkil eder.25

 

Faturaya itiraz edilmemesi halinde TTK m.21/f.2 uyarınca münderecatının kabul edilmiş sayılacağına ilişkin karine sadece taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli olması hâlinde bir anlam ifade eder. Zira taraflar arasındaki sözleşme geçersiz ise faturaya itiraz edilmemesi geçersiz olan bu sözleşmeyi geçerli hale getirmeyeceğinden dolayı karine uygulama alanı bulmayacaktır.

 

Faturanın ticari defter ve kayıtlarla ilişkisine de değinmek gerekir. TTK m.21, faturanın ticari defterlere geçirilmesi yükümlüğünü getirmemiş olmakla birlikte; TTK m.64 ve 65, tacire ticari defterleri tutma ve saklama yükümlülüğü getirdiği gibi, bu defterlerin dayanağı olan belgeleri ile ticari işletmesiyle ilgili aldığı faturaları da saklama yükümlülüğü getirmiştir.26 Bu madde uyarınca faturaların ticari defterlere geçirilmesi zorunludur.

 

Yüksek mahkeme, dayanağı olmayan kayıtların ticari defterlerin delil olma özelliğini engelleyeceğini dolayısıyla da ticari defter kayıtlarıyla teyit edilmemiş bir faturanın da delil olmayacağı görüşündedir. 27

 

Fatura deftere geçirilmiş olup, fatura bedelinin alındığı da defterde belirtilmişse fatura tanzim eden tacir bedelin tahsilini isteyemeyecektir.

 

Tarafların Tacir Sıfatı

 

TTK m.21’e göre fatura düzenlemesi gereken ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veya bir iş görmüş olan tacirdir. Ancak madde, fatura tanzim edilecek olan kişinin tacir olmasını şart koşmamıştır. Doktrindeki tartışma, TTK m.21/f.2’deki karinenin hüküm ifade edebilmesi için karşı tarafın tacir olup olmaması gerektiği hususundadır.

 

Poroy, niteliği itibariyle fatura düzenlemenin tacir sıfatının nimetleri arasında olması gerektiği ve bu maddenin düzenleme yerinden ve madde metninden karşı tarafın da tacir olması gerektiğinin sonucuna varılamayacağı görüşündedir.28

 

Buna karşılık Arkan ve Ünal, tacir sayılmayan kişilerin faturaya sekiz gün içinde itiraz etmek gibi ağır bir yükümlülüğe tabi tutulmasının hakkaniyet ve menfaat durumuna uygun düşmeyeceği görüşündedir.29

 

Arkan ve Ünal’a ait görüşlerin TTK sistematiğine daha uygun olduğu kanısındayız. Nitekim Yüksek Mahkeme de tacir-satıcı karşısında ekonomik yönden daha güçsüz alıcının korunması gerektiği gerekçesiyle aynı sonuca varmıştır. 30

 

  1. Karinenin Aksini İspat

 

TTK m.21/f.2’deki karine aksi ispat edilebilen bir karinedir. Sekiz günlük itiraz süresi geçtikten sonra karinenin aksi ispat edilebilir, ispat yükü de faturayı alan tarafta olacaktır. Esasen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması durumunda ispat yükü yer değiştirmektedir.

 

Faturaya itiraz edilmemiş olması durumunda faturanın münderecatı taraflar arasında bağlayıcı nitelikte olur. Yani artık faturada gösterilmiş olan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlar doğru kabul edilir. Ancak TTK m.21’te düzenlenmiş bu karinenin aksi ispat edilebilir olduğundan faturayı alan, fatura münderecatının aksini ispat edebilir.

 

Fatura bazı durumlarda akdin ifa edildiğine de karine teşkil edebilir. Faturayı alanın, faturaya itiraz etmemiş olması ve ticari defterlerine de geçirmiş olması durumunda, fatura işin yapıldığına karine teşkil eder. Aksini faturayı alanın ispat etmesi gerekir31

 

Faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemesi durumunda fatura yazılı bir delil haline gelir. Bu durumda fatura, hem düzenleyen için hem de faturaya itiraz etmeyen karşı taraf için bağlayıcı nitelikte olur. Bu durumda temel borç ilişkisinin sözlü ya da yazılı olarak yapılmış olmasının önemi olmayacaktır. Zira fatura, itiraz edilmemek suretiyle kanunun tanıdığı karine gereği artık yazılı bir delil halini aldığından dolayı fatura münderecatının aksi de yazılı delillerle, ticari defterlerle ya da kesin delil olan yeminle ispat edilebilmelidir.  

 

  1. Açık Fatura – Kapalı Fatura Ayrımında İspat Yükü

 

Türk Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda açık ve kapalı fatura şeklinde fatura çeşitleri yoktur. Bu kavramlar ticari örf ve adetten doğmuştur.

 

Ankara Ticaret Odası’nın 21.12.1948 tarih ve 6 no.lu teamül kararıyla açık fatura – kapalı fatura ayrımı ticari örf ve adet kuralı haline gelmiştir. Bu karara göre; ‘‘Ticarethane tarafından satışı yapılan mallara ait fatura muhteviyatı alıcı tarafından ödendiğinde, bayi tarafından faturanın altına damga pulu yapıştırılarak tarih, ticarethane klişesi veya mührü ile birlikte salahiyettar olan tarafından imza edilerek pul iptal olunur. Bu şekildeki faturaya bedeli alınmış (kapanmış, akide edilmiş) fatura denir.’’

 

Peşin olan satışlarla veresiye satışları birbirinden ayırt etmek üzere başlatılan açık fatura ve kapalı fatura ayrımı sonucunda bir örf ve adet hukuk kuralı meydana gelmiştir.32

 

Yüksek Mahkeme de kararlarında açık ve kapalı fatura kavramlarını kabul etmiş, açık faturanın bedelin ödenmediğine, kapalı faturanın ise bedelin ödendiğine karine teşkil edeceğine dair istikrar kazanmış kararlar vermiştir. Açık faturaya itiraz edilmemiş olması bedelin ödenmediği sonucunu doğuracağından bu durumda bedelin ödendiğinin faturaya itiraz etmeyen tarafın ispat etmesi gerekir. 32

 

323 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, mükelleflerin ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları 10.000.000.000 (on milyar) Türk Lirasını aşan tahsilat ve ödemelerini; banka, özel fınans kurumları veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü aracılığıyla yapmaları ve bu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunluluğu getirilmişse de Yüksek Mahkeme, bu düzenlemenin ticari davalarda uygulanamayacağı görüşünde olup; miktar ne olursa olsun kapalı fatura düzenlenmiş olması halinde borcun ödendiğine karine teşkil edeceğine karar vermiştir.33

 

  1. İade Fatura Gönderilmesi Durumunda İspat

 

İade faturası, gönderilen bir faturanın karşı tarafça tamamen veya kısmen kabul edilmemesi veya satılan malların herhangi bir sebeple tamamen veya kısmen iade edilmesi halinde, alıcı tarafından hazırlanan ve söz konusu asıl faturanın kısmen veya tamamen kabul edilmediğini veya malın iadesini gösteren belgeye verilen addır. 34 İade faturası, bir malın satımı veya imali veyahut temini karşılığı olarak verilmiş olmadığından faturanın TTK m.21/f.2’deki karineyi doğurmaz.35

 

İade faturası düzenlenip karşı tarafa gönderilmesi durumunda, iade sebebi açısından uyuşmazlık olursa iade faturanın dikkate alınabilmesi için iade sebebinin ispatlanması gerekmektedir. 36

 

İade fatura, ayıp sebebiyle gönderildiği durumlarda Yüksek Mahkeme, gönderilen faturanın ayıp ihbarı niteliğinde olduğunu kabul etmektedir.37

 

İade faturası asıl faturanın alındığı tarihten itibaren 8 gün içinde kesilip gönderilirse, asıl faturaya itiraz edildiğini sonucunu doğurur.38

 

  1. Faturanın Tebliği Borçluyu Temerrüde Düşürecek İhtar Niteliğinde Değildir

 

Borçlu, ifası mümkün ve muaccel bir borcu zamanında ifa etmezse ifada gecikmiş olur. Bu gecikme bazı şartların gerçekleşmesiyle borçlunun temerrüdü olarak adlandırılır.39

 

Türk Borçlar Kanunu m.117 uyarınca;  borçlunun temerrüdü için borcun muaccel ve ihtar edilmiş olması gereklidir. Aynı düzenleme gereği; borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşmüş olur.

 

Faturanın gönderilmesi alacağın miktarını borçluya bildirmeye ve halen bu miktarda borcunun bulunduğunu kendisine hatırlatmaya yarar.40 Faturada bulunması mutat olan hususlar içerisinde edimin yerine getirilmesi talebiyle, getirilmediği takdirde borçlunun sözleşmeye aykırı davranacağı uyarısı bulunmamaktadır. Fatura, ödeme talebi içermemektedir. Bu sebeple fatura tebliği borçluyu temerrüde düşürecek nitelikte değildir.41

 

Sonuç olarak temerrüdün başlangıcı faturanın tebliğ edildiği tarih değil, temel borç ilişkisi nedeniyle belirli vadeli bir borç varsa bu muacceliyet tarihinden itibaren, belirli vadeli bir borç yoksa alacaklının kanunun öngördüğü şekildeki ihtarıyla muaccel olan tarihten itibaren başlayacaktır.42

 

SONUÇ

 

Bu çalışma ile faturanın belirli şartlar gerçekleştiğinde ticari uyuşmazlıklarda delil olma özelliğinde olduğunu, faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması durumunda faturada yazılı işin/malın değerinin faturadaki miktar olduğu kabul edilmiş sayılacağı, ancak fatura tek başına işin yapıldığının ya da malın teslim edildiğini göstermediğini ve uyuşmazlık olması durumunda faturayı düzenleyen tacirin bu hususları ispat etmesi gerekeceği; aynı şekilde, faturanın sözleşme niteliğinde olmadığı, sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili bir belge olduğundan taraflar arasındaki asıl borç ilişkisini yine tanzim edenin ispat etmesi gerekeceği Yüksek Mahkeme’nin içtihatları ışığında değerlendirilmiştir.

 

Ayrıca, fatura tek başına ispata yeterli olmadığı, faturayı tanzim eden tacirin fatura yanında ticari defterler gibi başka delillerle birlikte iddiasını ispat etmesi gerektiği, aynı şekilde fatura içeriğine sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması durumunda kabul edilmiş sayılacağına ilişkin kanuni karinenin aksinin ispat edilebileceği açıklanmıştır.

 

KAYNAKLAR

 

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Arkan, Sabih: Arkan, Sabih : Ticari İşletme Hukuku, 9. Basım, Ankara 2005

Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Birinci Cilt, 4. Bası, İstanbul 2004

Eriş, Gönen : Gerekçeli – Açıklamalı – İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt 1, Seçkin Hukuk, 1. Baskı, Mart - 2013

Oğuzman, Kemal/ Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 4. Basım, İstanbul 2005

Poroy, Reha : Ticari İşletme Hukuku, 4. Basım, İstanbul, 1984

Ünal, Oğuz Kürşat: Fatura ve İspat Kuvveti,4.Basım, Ankara 2006

 

 


1 Avukat, İstanbul Barosu

2 Poroy, Reha : Ticari İşletme Hukuku, 4. Basım, İstanbul, 1984, s.90

3 Arkan, Sabih: Arkan, Sabih : Ticari İşletme Hukuku, 9. Basım, Ankara 2005, s.142

4 Ünal, Oğuz Kürşat: Fatura ve İspat Kuvveti,4.Basım, Ankara 2006, s.11

5 Ünal s.126

6 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu  27.02.2008 Tarihli, 2008/3-175 E, 2008/202 K. sayılı ilamı

7 Yargıtay İçtihadi Birleştirme Genel Kurulu’nun 27.06.2003 Tarihli, 2001/1 E , 2003/1 K sayılı ilamı

8 Arkan, Sabih: age, s.143

9 Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 20.02.2003 tarihli,  2002/13097 E. 2003/1589 K. sayılı ilamı,

aynı doğrultuda 13. Hukuk Dairesi’nin 11.03.2002 tarihli, 2002/636 E, 2002/2380 K. sayılı ilamı

10 Ünal  s.132

11 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 23.11.1992 tarihli, 1992/4618 E, 1992/5448 K. sayılı ilamı

12 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 07.03.2008 tarih, 2007/2029 E., 2008/1483 K. sayılı ilamı. Aynı doğrultuda; 15. Hukuk Dairesi’nin -  1995/626 E, 1995/1787 K.

13 Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 22.10.2009 tarihli 2009/503 E, 2009/9759 K. sayılı ilamı, aynı doğrultuda; 19. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2005 tarihli, 2005/3425 E, 2005/12441 K sayılı ilamı ile 11. Hukuk Dairesi’nin 1991/3824 E 3820 K. sayılı ilamı.

14 Ünal s.137

[35] Eriş, Gönen : Gerekçeli – Açıklamalı – İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt 1, Seçkin Hukuk, 1. Baskı, Mart 2013, s. 1158: Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2005 tarih, 2005/8446 E, 2005/9661 K. sayılı ilamı

15 Arkan  s.146

16 Ünal s.140

17 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.05.2002 tarih, 2002/1877 E. 2002/4749 K. sayılı ilamı; aynı doğrultuda 19. Hukuk Dairesi’nin – 15.03. 2002 tarihli, 2001/4866 E. 2002/1844 K.

18 Ünal s.145

19 Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Birinci Cilt, 4. Bası, İstanbul 2004, s.220                                                                           

20 Ünal s.147

21 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2007 tarih, 2007/495 E, 2007/2913 K. sayılı ilamı

22 Ünal s.148

23 Arkan s.145

24 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.04.2004 tarih, 2004/19-205 E. 2004/246 K. sayılı ilamı

25 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 27.10.2004 tarihli,  2004/1943 E,  2004/5463 K. sayılı ilamı; aynı doğrultuda 15. HD’nin 19.11.2001 tarihli 2001/3347 E. 2001/5287 K. sayılı ilamı

26 Ünal s.152

27 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 1994/3017 E. 1994/7083 K; 2000/5179 E. 2000/5693 K sayılı ilamları ile Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2004/13247 E. 2005/8773 K. sayılı ilamı.

28 Poroy, s.107-108

29 Arkan  s.144;  Ünal s.155

30 Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulu’nun  – 2001/1 E. 2003/1 K.)

31 (15. HD - 2004/3870 E., 2005/1074 K.)

32 Ünal s.26

32 (15. HD - 2007/2937 E. 2007/5876 K.) (11. HD -  1997/5184 E. 1997/5705 K.) (15. HD 1999/3988 E. 1999/3861 K.)

33 (13. HD – 2013/2176 E. 2013/12170 K. 13.05.2013)

34 Ünal  s.17

35 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1998/7898 E. 1999/2516 K. sayılı ilamı

36 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin  2005/3385 E., 2005/7184 K. sayılı ilamı

37 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin  2004/5723 E. 2005/2566 K. sayılı ilamı

38 Ünal s.18

39 Oğuzman, Kemal/ Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 4. Basım, İstanbul 2005, s.295

40  Ünal s.172

41 Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2004/6030 E. 2005/2728 K sayılı ilamı 1995/7272 E,1996/74 K. sayılı ilamı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2007/7905 E., 2008/1632 K. sayılı ilamı

42 Ünal  s.174