Rızaen Satış - İcra ve İflâs Kanunu Uyarınca Borçluya Satış Yetkisi Verilmesi

Süleyman Emre Yum



Rızaen Satış - İcra ve İflâs Kanunu Uyarınca Borçluya Satış Yetkisi Verilmesi

 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 111/a maddesinde düzenlenen borçluya satış yetkisi verilmesine dair yönetmelik; 28 Mayıs 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre borçlu haczedilen malının rızaen satışı için kendisine yetki verilmesini talep edebilecektir.

 

1. Borçluya Verilen Satış Yetkisinin Amacı

 

Düzenleme öncesinde ancak ihale yoluyla satılma imkânı olan hacizli mal; yeni düzenlemeyle birlikte artık ihale sürecinin dışında da borçluya satış yetkisi verilmek suretiyle satılabilecektir. Bu değişiklik ile borçlunun satış talep edebilme hakkı daha da genişletilmiş ve satış yetkisi talep edebilme hakkına dönüşmüştür. Getirilen bu yenilik ile hacizli malın en az masraf ve en yüksek bedelle satışına imkân tanınması amaçlanmaktadır. Bilindiği üzere hacizli malın icra müdürlüğü tarafından açık artırma ile satılması halinde ihale, malın muhammen bedelinin %50’si üzerinden başlar. Bu durum borçlu için malın gerçek değerinden daha düşük bir bedelle satılma riskini ortaya çıkarır. Malın düşük bedelle satılması aynı zamanda haciz alacaklılarının da aleyhinedir. Satıştan elde edilen bedel ne kadar yüksek olursa, borçlunun borcundan daha yüksek bir oranda kurtulmasına; sıra cetvelinde üst sıralarda bulunan alacaklıların da alacağını o nispette karşılamasına olanak tanır. Bunların yanı sıra icra müdürlüğü tarafından yürütülen ihale ve satış işlemleri yüklü miktarda masraf doğurduğundan, rızaen satış uygulamasıyla masrafların minimum miktara indirilmesi amaçlanmıştır.

 

Borçlunun satış talep edebilme hakkına sahip olması ile satış yetkisine sahip olması çok farklı kavramlardır. İİK m. 113vaktinden evvel satışbaşlığı altında önceden sadece haczolunan taşınır mallar (kıymeti süratle düşen veyahut muhafazası masraflı olan) ve taşınmaz mallar bakımından (kanunda geçmese de Yargıtay uygulamalarında kabul edilen) borçlunun sınırlı bir satış talep edebilme yetkisi vardı. Ancak satış yetkisi ile haczolunan malın ihale sürecine gerek kalmaksızın bizzat borçlu tarafından satılması amaçlanmıştır. Aşağıda kısaca borçlunun satış yetkisini ne şekilde kullanacağı hakkında bilgi verilmiştir.

 

2. Kıymet Takdirinin Tebliği ve Rızaen Satış Talebi

 

İİK’nın ilgili 111/a maddesinde satışla ilgili detaylara yer verilmiştir;

 

“Borçlu, kıymet takdirinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde haczedilen malının rızaen satışı için kendisine yetki verilmesini talep edebilir. Kıymet takdiri yapılmadığı durumlarda borçlu da kıymet takdiri yapılmasını isteyebilir. İcra müdürü, kıymet takdirinin kesinleşmesinden sonra cebrî satış işlemlerini durdurarak borçluya on beş günlük süre verir. Borçluya verilen sürenin başlangıcından üçüncü fıkra uyarınca verilen icra mahkemesinin kararına kadar geçen sürede alacaklı bakımından satış isteme süresi işlemez.

 

Rızai satışta bedel, malın muhammen kıymetinin %90’ına karşılık gelen miktarı ile o malla güvence altına alınan ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından hangisi fazla ise bu miktarı ve ayrıca bu miktara ilave olarak bu aşamaya kadar bu mahcuz için yapılan takip masrafları toplamından az olamaz.

 

Borçluyla anlaşan alıcının belirlenen bedeli birinci fıkra uyarınca borçluya verilen on beş günlük süre içinde dosyaya ödemesi hâlinde icra müdürü, gerekli bilgi ve belgeleri temin ettikten sonra yukarıda belirtilen şartların bulunduğunu tespit ederse satışın onayı ile malın devir ve teslim işlemlerinin yapılmasına karar verilmesi için dosyayı derhâl icra mahkemesine gönderir. Mahkeme, en geç on gün içinde yapacağı inceleme sonucunda dosya üzerinden talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verir. Kabul kararıyla malın mülkiyeti alıcıya geçer ve tüm hacizler kaldırılarak devir ve teslim işlemleri gerçekleştirilir. Ret kararı verilmesi hâlinde yatırdığı bedel alıcıya iade edilir...”

 

Buna göre rızaen satış uygulamasından yararlanmak isteyen borçlunun taşınır veya taşınmaz mal olması fark etmeksizin öncelikle kıymet takdirinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde bu yetkiyi talep etmesi gerekecektir. Sürecin alacaklı bakımından sürüncemede kalmaması ve kötü niyetli borçlular bakımından talep hakkının istismar edilmemesi için kıymet takdirinin tebliğinden itibaren başlayan sürenin hak düşürücü olduğunun kabulü gerekir.(Pekcanıtez, “Borçluya Satış Yetkisi Verilmesi”, s.828)

 

Burada taşınır ve taşınmaz mallar bakımından da ayrım yapmak gerekir.

 

a. Taşınır Mallar Bakımından Uygulama

 

Taşınır malların haczinde, haciz tutanağının kıymet takdiri yerine geçtiği durumlarda borçlu veya borçlu namına tebliğe yetkili kişiler haciz esnasında hazır bulunuyor ise satış yetkisine ilişkin süre haciz tarihinden itibaren başlar. Eğer bu kişiler haciz mahallinde değilse kıymet takdirinin tebliği gerekir. Ayrıca yokluğunda gerçekleşen haciz sebebiyle İİK m. 103 uyarınca borçluya gönderilen davetiye üzerine borçlunun icra dairesine gelip tutanağı incelediği tarihten itibaren de süre başlamış olacaktır. Sonradan kıymet takdiri tebliğ olunan borçlu için süre tekrar başlamaz. Burada önemli olan ve sürenin başlangıcı kabul edilen tarihin, haczolunan malların kıymetiyle muttali olunan tarih olduğu kanaatindeyiz.

 

b. Taşınmaz Mallar Bakımından Uygulama

 

Taşınmaz mallarda ise borçlunun satış yetkisi için 7 günlük süre içerisinde başvurması üzerine icra müdürü bu yetki talebini ancak kıymet takdirinin kesinleşmesi üzerine değerlendirebilir. Yani icra müdürlüğü tarafınca yaptırılan kıymet takdirine süresi içerisinde itiraz edilmez ise kesinleşir ve icra müdürlüğü tarafından borçluya satış yetkisi verilir. Eğer ilgililer tarafından kıymet takdirine itiraz edilmiş ise İcra Mahkemesince karar verildikten sonra bu yetki verilecektir.

 

3. Kıymet Takdirinin Kesinleşmesinden Sonraki 15 Günlük Süre

 

Kıymet takdirinin kesinleşmesiyle birlikte icra müdürü yetki talebinde bulunan borçluya usulüne uygun yetki belgesini düzenleyerek teslim eder ve borçluya on beş günlük süre verir. Bu süre ile cebri satış işlemleri de durmuş olur. Borçlunun süresi içindeki talebi üzerine icra müdürü satış yetkisi için süre vermek zorunda olup takdir yetkisi yoktur. Bu süre içerisinde borçlu, asgari satış bedeli üzerinden alıcı bulmak ve alıcının satış bedelini icra dairesine yatırmasını temin etmek durumundadır.

 

Her ne kadar ülkemizin sosyal ve ekonomik şartları ile taşınmaz fiyatlarındaki dalgalanmalar nazara alındığında, bu 15 günlük sürenin yetersiz olduğu akla gelebilir ise de, alacaklı ve borçlunun menfaatlerinin birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Kanun koyucu bir taraftan borçluya verilen yetki ile cebri satış sürecini durdururken diğer taraftan alacaklının mağdur edilmemesi ve özellikle de borçlunun bu yetki hakkını istismar etmemesi için denge kurmaya çalışmıştır. Nitekim rızaen satışın uygulanmadığı bir satış sürecinde özellikle gayrimenkul satışlarında ihalenin feshi davalarının satış süreçlerini sekteye uğrattığı ve alacaklı-lar-ın alacağına kavuşmasının uzun yıllar aldığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle satış yetkisinin borçlular tarafından kullanılmasının ve uygulamada yerleşmesinin tahsilat süreçlerinin hızlanması açısından önemli bir rol oynayacağı kanaatindeyiz.

 

4. Rızaen Satış Usulünde Asgari Bedelin Belirlenmesi

 

Satış yetkisi verilen taşınmazın satışında, rüçhan hakkı olan bir alacak var ise iki farklı bedel ortaya çıkabilir. Asgari satış bedeli taşınmazın muhammen bedelinin %90’ına karşılık gelen miktardır. Eğer taşınmaz üzerinde rüçhan hakkı olan bir alacak var ise, söz konusu alacakların toplamı ile asgari satış bedeli olan (taşınmazın muhammen bedelinin %90’ı) miktar karşılaştırılır. Hangisi daha fazla ise o miktar esas alınır. Bu miktar üzerine şimdiye kadar yapılan takip masrafları da eklenmek suretiyle asıl ödenmesi gereken miktar belirlenmiş olur.

 

Örnek uygulama

 

Daha açıklayıcı olması açısından örnek vermek gerekirse;

 

Borçlunun haczolunan malının kıymet takdiri ile belirlenen değeri 1.000.000 TL olduğunu ve taşınmaz için şimdiye kadar yapılan masrafların ise 10.000 TL olduğunu ve son olarak taşınmaz üzerinde 960.000 TL miktarında ipotek olduğunu farz edelim. Ödenecek asgari bedel şu şekilde hesaplanacaktır;

 

- Asgari satış bedeli taşınmazın muhammen bedelinin %90’ı olan 900.000 TL ile rüçhan hakkı olan alacaklıların toplamı 960.000 TL karşılaştırılır.

 

- 900.000 TL < 960.000 TL olduğu için alıcının ödemesi gereken miktar, rüçhan hakkı olan alacaklıların toplamı olan 960.000 TL üzerine yapılacak olan takip masrafları olan 10.000 TL eklenerek hesaplanır.

 

- Ödemesi gereken miktar = 960.000 TL + 10.000 TL = 970.000 TL olacaktır.

 

Görüldüğü üzere hem borçlu taşınmazını değerine yakın bir miktarda satmış olacak ve borcundan bu miktar kadar düşülecek, hem de alacaklılara -ihale yoluyla satışa nazaran- dosyaya gelen yüksek tutar sebebiyle daha fazla ödeme yapılacaktır.

 

5. Mahkemenin Kararı ile Malın Devir ve Teslimi

 

İİK uyarınca satış yetkisine ilişkin Yönetmelik madde 10’a göre;

 

- Borçlu ve alıcı tarafından anlaştığı alıcının adı ve soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, tüzel kişi ise unvanını, vergi kimlik numarasını, ticaret sicil numarasını, MERSİS numarasını, anlaştıkları bedeli ve malın ayırt edici özelliklerini verilen on beş günlük süre içinde icra dairesine bildirmesi gerekir.

 

Alıcının, borçluyla anlaştıkları bedeli yukarıdaki maddeler uyarınca borçluya verilen on beş günlük süre içinde dosyaya ödemesi hâlinde icra müdürü, gerekli bilgi ve belgeleri temin ettikten sonra rızai satışın şartlarının sağlandığını tespit ederse, satışın onayı ile malın devir ve teslim işlemlerinin yapılmasına karar verilmesi için dosyayı derhâl mahkemeye gönderir. (Yön m.12). İcra Mahkemesi ise en geç 10 gün içinde satışın kabulü veya reddine kesin olarak karar verir.

İcra Mahkemesi kararının kesin nitelikte olması veya karardan evvel borçluya ve haciz alacaklılarına herhangi bir bildirim yapılmaması mağduriyetlere yol açabilir. Bilhassa ihale yoluyla satış ihtimalinde çok rağbet görecek mahcuzlarda, asgari bedelin çok üstünde bir satış gerçekleşebilmesi ihtimali mevcut iken; rızai satış uygulamasında yetki alan borçlunun namı müstearı vasıtasıyla muvazaalı olarak taşınmazını asgari bedeli olan %90’ına alması, mevcut düzenlemeyi istismara açık bir hale getirebilir. Her ne kadar kararın kesin ve başvurulamaz olması sebebiyle mağduriyetler yaşanacak olsa da alacaklıların söz konusu satışın muvazaalı olduğuna ilişkin iddialarını İİK m.280’e dayanarak tasarrufun iptali davasına konu edebilecekleri kanaatindeyiz.

 

Önemle belirtmek gerekir ki, satış konusu malın devir ve teslimi, malın üzerindeki tüm hacizlerden ari şekilde gerçekleşir. Bu ise, icra mahkemesinin kararı akabinde icra dairesinin hacizleri kaldırmasıyla mümkün olur. Satış konusu mal alıcıya teslim edildikten sonra veya teslime hazır hale getirildikten sonra alıcının dosyaya yatırmış olduğu bedel alacaklılara ödenir.

 

6. Devir ve Teslim Masrafları

 

Kural olarak devir ve teslim masrafları alıcıya aittir. Satış bedeli üzerinden sadece binde %5,69 damga vergisi ve yüzde %11,38 tahsil harcı alınacaktır. Satışa konu mal taşınmaz ise tapu müdürlüklerinde yapılan tescil işlemi sırasında yatırılan tapu harcının satıcı tarafından ödenmesi gereken yüzde %2’lik miktar da icra dairesi tarafından borçlu namına ödenecektir. Ayrıca rızaen satış uygulamasında alıcı KDV’den muaftır.

 

7. Sonuç

 

Cebri icra ile haczedilen bir malın paraya çevrilmesi, kural olarak alacaklının talebine bağlı iken yeni düzenleme ile borçlu; haczolunan mallarının muhammen bedelinin %90’ınından az olmamak kaydıyla kendi bulacağı alıcıya satabilme imkânı getirilmiştir. Aynı zamanda bu değişiklik ile satış talep etmenin; alacaklının olduğu kadar borçlunun menfaati ile bağdaşır olduğu anlaşılmaktadır. Neticede hem borçlu malını değerinde satabilecek ve daha fazla alacaklı satıştan tatmin olacak hem de daha az masraf yüküyle süreç çok daha hızlı ilerleyip tamamlanacaktır.