Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi



TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI

UĞUR KARACA

GİRİŞ

Günümüzde şirketler ekonomik ve sosyal hayat içinde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle şirketlerin faaliyetleri sonucunda üçüncü kişilerin zarara uğramaları ve bu zararların giderilmelerini istemeleri kaçınılmaz hale gelmiştir. Yeterli malvarlığı olan şirketler bu zararların sorumluğunu yüklenebilmektedir fakat şirket zararı karşılayabilecek yeterli malvarlığına sahip değilse zarar gören tazmin imkânından mahrum kalmaktadır. Çünkü şirket ayrı bir tüzel kişilik olarak ortakların malvarlığından bağımsız bir malvarlığına sahiptir ve özellikle sermaye şirketlerinde sınırlı sorumluluk getirilerek bu birbirinden bağımsız iki malvarlığı arasına bir perde çekilmiştir. Ancak bazı durumlarda bu malvarlığı ayrılığının sıkı şekilde uygulanması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabilmektedir. Mahkemeler bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına yönelik kararlara hükmedebilmektedir. Perdenin kaldırılmasın teorisinin uygulanabileceği durumların tespiti hukuki güvenlik ilkesine ve hakkaniyetin gerçekleşmesine hizmet edecektir. Bu sebeple çalışmamızda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisine yönelik görüşler ve teorinin uygulanış biçimleri ele alınacaktır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması sınırlı sorumluluk ilkesini tanındığı durumlarda söz konusu olabileceği için çalışmamızda tüzel kişilik ve şirket terimleri sermaye şirketleri bağlamında ele alınacaktır.

 

BİRİNCİ BÖLÜM                                                                                                                      TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI TEORİSİ

1.1. TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI KAPSAMINDA TÜZEL KİŞİLİĞE HÂKİM OLAN İLKELER VE İSTİSNALARI

 

1.1.1. Ayrılık İlkesi

  Tüzel kişinin ortakları ve üyelerinden bağımsız olarak başlı başına bir kişilik olması ve bu nedenle de yaptığı hukuki işlemlerinin sonuçlarından kendisinin sorunlu olması ayrılık ilesini doğurmuştur[1]. Ayrılık ilesinin iki farklı görünüm biçimi vardır: Tüzel kişiliği oluşturanların malvarlığı ile tüzel kişiliğin malvarlığının birbirinden bağımsız olması “malvarlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı ilkesi” olarak ifade edilmektedir[2]. Bu ayrılık ilkesinin ilk görünümüdür. Tüzel kişi kurucularından üyelerinden ve organlarını oluşturan kişilerden bağımsızdır. Bu nedenle tüzel kişilik kendisine ait malvarlığına, hak ve borçlara sahiptir. Nitekim Yargıtay bir kararında[3]Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır” diyerek bu ilkeyi vurgulamıştır. Ortaklar, ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olmadıklarından, tüzel kişilik sadece kendi malvarlığı ile sınırlı olarak sorumludur[4]. Bu nedenle kanun koyucu ortaklığın, devamlılığının sağlanması ve dolayısıyla mal varlığının korunması amacıyla çeşitli hükümler sevk etmiştir. Bu hükümlere; itibari değerinden aşağı bir bedelle hisse senedi çıkarılamaması, ortaklığın kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayenin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edememesi, mal varlığın azalması durumunda özel tedbirler alınması örnek olarak verilebilir[5].

   Ayrılık ilkesinin bir diğer görünümü ise tüzel kişiliğin kendini oluşturan kişilerden bağımsız hukuki bir kişiliğe sahip olmasını ifade eden kişi bağımsızlığı veya kişi ayrılığı ilkesidir[6].

   Tüzel kişiler ile onu oluşturan veya yönetenler arasındaki bu şahıs ve mal ayrılığı ilkesinin uygulanması mutlak olmayıp, hakkaniyet düşüncesi gereği ilkeye istisna getirilmesi mümkündür. Başka bir söyleyişle tüzel kişiliklerin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, ayrı tüzel kişilik savunması dikkate alınmamakta, yani ayrı bir tüzel kişilik yokmuş gibi hareket edilmektedir[7].

1.1.2. Sınırlı Sorumluluk İlkesi

 Sorumluluk sözlükte kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi olarak tanımlanmaktadır[8]. Hukuk kuralı olarak ise sorumluluk hukuka aykırı bir fiil sonucunda üçüncü kişiye verilen zararın tazminini veya borçlunun edimini yerine getirmemesinden ya da gereği gibi yerine getirmemiş olmasından kaynaklanan tazmin yükümlülüğünü ifade etmektedir[9].

  Sınırlı sorumluluk ilkesi şirket alacaklılarına karşı sadece şirket tüzel kişiliğinin sorumlu olmasını ve pay sahibinin sadece şirkete karşı sorumlu olduğunu ifade etmektedir[10]. Başka bir ifadeye pay sahibi sadece şirket tüzel kişiliğine karşı ve koymayı taahhüt ettiği sermaye borcuyla sınırlı olarak sorumludur[11]. Ortakların bu sorumluluğunu nitelemek gerekirse: Ortakların sorumluluğu sınırlı şahsidir yani; ortaklar, ortaklığa karşı taahhüt ettikleri katılma payı miktarıyla sınırlı olarak bütün malvarlıklarıyla sorumludurlar[12]. Bu kurala tek borç ilkesi denmektedir[13]. Şirket alacaklılarına karşı sadece şirket kendi malvarlığıyla sorumlu olmaktadır. Nitekim TTK m. 329’da “Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.” denilerek sınırlı sorumluluk ilkesi açıkça kabul edilmiştir. Belirtmek gerekir ki maddede geçen sorumluluk kavramı borca değil, alacaklının alacağını tahsil edebilmek için başvurabileceği muhataba/değerlere ilişkindir. Benzer bir düzenleme TTK m. 573/2’de limited şirketler için getirilmiştir. Türk Hukuku’nda sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı tüzel kişiliğin bir sonucu değil sermaye şirketlerine tanınmış bir imtiyazdır[14]. Ancak sermaye şirketlerinin sayısı ve büyüklükleri de göz önüne alındığında sınırlı sorumluluk ilkesinin ayrı tüzel kişilik kavramının mantıksal bir sonucu olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır[15].

Sınırlı sorumluluk ilkesi sözleşmeyle getirilemeyeceği için kanun koyucu tarafından tanınan bir imtiyaz olarak kabul edilmektedir[16]. Ancak sınırlı sorumluluk ayrıcalığı, sermaye şirketi ortaklarına şartsız ve karşılıksız tanınmamış, sermaye şirketlerinde asgari bir sermayenin ortaklığa getirilmesi ve bunun ortaklığın devamınca korunması prensibi getirilmiştir[17]. Nitekim Türk Ticaret Kanunu’nda sermaye şirketleri için asgari bir sermaye öngörülmüş ayrıca sermayeyi koruyucu çeşitli hükümler öngörülmüştür[18]. Bu temel sermayenin şart koşulması sınırlı sorumluluğu dengeleyen bir karşılık olarak görülmektedir[19]

  Sermaye şirketlerinde sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnaları mevcuttur. Limited şirket ortaklarının şirketten tahsil edilemeyen kamu alacaklarından dolayı ortakların payları oranında sorumlu olmaları bu istisnalardan biridir[20]. Yine organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu olacaklarını öngören Türk Medeni Kanunu’nun 50. maddesinin 3. fıkrası da kanunda öngörülen istisnalara örnek olarak verilebilir[21]. Bu düzenlemeler kanun koyucu tarafından sınırlı sorumluluk ilkesinin sakıncalarından kaçınmak amacıyla açıkça öngörülen hükümler olduğu için bu hallerde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması söz konusu değildir. Başka bir söyleyişle eğer şirket alacaklılarının şirket ortaklarına başvurması, kanun hükmünden ya da sözleşmeden kaynaklanıyorsa gerçek olmayan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması söz konusudur[22]. Kanun hükmü veya sözleşme olmadan sınırlı sorumluluk ve ayrılık ilkelerinin mutlak şekilde uygulanmasının hakkaniyete aykırı düştüğü durumlarda gerçek anlamda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması söz konusu olabilecektir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması sınırlı sorumluluk ilkesinin istisnasını teşkil etmektedir[23].

1.2. TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN KALDIRILMASI

  Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, bazı şartların varlığı halinde, tüzel kişilik dikkate alınmaksızın, zikredilen kişiliğin arkasına saklanan kimsenin borçtan sorumlu tutulması veya çiğnediği yasağın sonuçlarına katlanmasıdır[24]. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasından, tüzel kişinin hukuki bağımsızlığının bertaraf edilmesi anlaşılmaktadır. Başka bir söyleyişle tüzel kişiliğin hukuken ayrı bir kişi olduğu dikkate alınmamakta böylece tüzel kişilik ile üyeleri arasında kişi ayrılığı ve bunun bir sonucu olan malvarlığı ayrılığı ilkeleri somut olayda uygulanmamaktadır[25].

  Unutulmamalıdır ki şirket tüzel kişiliği ancak mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Tüzel kişilik kamusal bir işlem olan tescil ile kazanılır be nedenle sözleşme ile tüzel kişiliğin kaldırılması veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının tahkim konusu yapılması mümkün değildir[26].

1.2.1. Tüzel Kişilik Perdesinin Düz (Geleneksel) Kaldırılması

  Tüzel kişilik perdesinin geleneksel kaldırılması ayrı tüzel kişilik ve sınırlı sorumluluk ilkelerine rağmen bazı hallerde şirketin borçlarından dolayı pay sahiplerinin sorumlu tutulmalarını ifade eder[27].  Bu halde şirketin durum ve irade beyanlarının ortak ve yöneticilere izafe edilmesi söz konusu olmaktadır[28]. Başka bir söyleyişle tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılması, tüzel kişinin bir borcundan veya yükümlülüğünden dolayı sorumluluk alanının tüzel kişiliğin ortaklarını da içine alacak şekilde genişletilmesi ortakların da borçtan veya yükümlülükten sorumlu kılınmasıdır[29]. Tüzel kişilik ve ortaklar arsında onları ayıran sınır yokmuş gibi kabul edilmektedir[30]. Şirketler topluluğunda ise terim yavru şirketin borçlarından ana şirketin sorumlu tutulabilmesini ifade eder[31]. Ancak belirtmek gerekir ki tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasında ayrılık ilkesi ve sınırlı sorumluluk ilkesi tamamen kaldırılmamakta sadece somut olayda dikkate alınmamaktadır[32].

Tüzel kişi ortaklarının perdenin kaldırılması ile ortaya çıkan sorumlulukları, tüzel kişi ile üçüncü kişi arasındaki ilişkiden kaynaklandığı için, tüzel kişi ortakları ile üçüncü kişi arasındaki yapılan bir hukuki işleme değil, tüzel kişi ile ortakları arasındaki ilişkiye dayanmaktadır[33].

1.2.2. Tüzel Kişilik Perdesinin Ters Kaldırılması

  Tüzel kişilik perdesinin tersine kaldırılası adından da anlaşılacağı üzere geleneksel uygulamanın tersine şirket ortağının borcu nedeniyle şirket tüzel kişiliğinin sorumlu tutulabilmesini ifade eder[34]. Kural olarak bir ortağın şahsi alacaklılarının, alacaklarını ortağın payının haczettirilmesi suretiyle tüzel kişiliğin malvarlığından dolaylı olarak tahsil etme imkânı bulunmaktadır. Tüzel kişilik perdesinin ters kaldırılmasında ise ortakların şahsi borçlarından dolayı doğrudan doğruya tüzel kişiliğinin mal varlığına gidilebilmektedir[35]. Üç ortaklı bir şirkette bir ortağın hâkim ortak olması ve hâkim ortağın borçlarından dolayı şirketin malvarlığından borcun tahsil edilebilmesi perdenin tersine kaldırılmasına örnek olarak verilebilir.

  Şirketin malvarlığının kendi alacaklıları için yegâne teminat oluşturması sebebiyle, ters yönden perdeyi kaldırmanın ya hiç kabul edilmeyeceği ya da çok sınırlı hallerde kabul edilebileceği öğretide savunulmaktadır [36].  Ancak Yargıtay 17.HD. 2010/12173 E. 2011/3938 K. sayılı 26.04.2011 tarihli kararında[37]  “…yapılan değerlendirme sonucu; takip dayanağı borç alacaklının borçluya sattığı PVC branda satışından kaynaklanmaktadır. Satışa konu mallar takip ve ödeme emrinin tebliğ edildiği adrese teslim edilmiştir. Belirtilen bu adreste yapılan 01.06.2009 tarihli hacizde 3. kişiye ait vergi levhası görülmüştür. Bu adres aynı zamanda 3. kişinin ticaret sicilde belirtilen adresidir. Dava konusu haciz ise davacı şirketin 1. hacizden sonra adresini naklettiği V... Sokak No. ... deki adreste 23.03.2010 tarihinde yapılmış ve satışa konu mallarla aynı nitelikteki brandalar haczedilmiştir. Davacı şirketin %99 hissedarı borçlu diğer hissedar kardeşi iken borcun doğumundan sonra %25 hisse H.C. isimli şahsa devredilmiş olup borçlu davacı şirketin halen müdür ve temsilcisidir. Borçluya dava dilekçesi haciz adresinde tebliğ edilmiştir. Bu maddi ve hukuki olgular karşısında, borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı ile yine kendisine ait aile şirketi olan davacı şirketin tüzel kişilik perdesinden yararlanarak, ticari faaliyete bu şirket üzerinden devam ettiği, ancak borca ilişkin belgeleri şahsı adına düzenlediği, satın aldığı malların şirket adresine geldiği, borçlunun başkaca faaliyet adresinin bulunmadığı sabit olduğundan mahkemece davacı 3. kişinin davasının reddine karar vermesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır işbu nedenlerle oybirliği ile bozma kararı verilmiştir.”  denilerek borçlu şahsın borcundan dolayı borçlunun kendisine ait aile şirketinin mal varlığına gidilmesini kabul edilmiştir. Mahkeme borçlu şahsın alacaklılarından mal kaçırma amacıyla yine kendisine ait aile şirketi üzerinden ticari faaliyette bulunduğu bu olayda alacaklı olan tarafı korumak amacıyla tüzel kişilik perdesinin tersine kaldırılmasını kabul etmiştir[38].

1.2.3. Tüzel Kişilik Perdesinin Çapraz Kaldırılması

  Burada kardeş şirketler arasında, tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılması ile ters kaldırılmasının unsurlarını birlikte barındıran bir uygulama söz konusudur. Başka bir söyleyişle aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında perdenin kaldırılması gündeme geldiğinde, çapraz perdeyi kaldırmadan söz edilir[39]. Burada önce yavru ortaklığa ilişkin olan bir durumdan dolayı tüzel kişilik perdesi kaldırılmakta ve ana ortaklık devreye sokulmakta, sonrasında da bu ana ortaklıkla diğer bir yavru ortaklık arasındaki tüzel kişilik perdesi kaldırılarak diğer yavru ortaklığa ulaşılmaktadır[40].  Ayrıca ana şirket-yavru şirket ilişkisi içinde olan şirketler yanında, aynı iktisadi topluluk içinde eşit düzeyde bulunan kardeş şirketler arasındaki perdenin kaldırılmasının da mümkün olduğu ifade edilmektedir[41]

  Kardeş şirketler arasında perdenin kaldırılması uygulamasında kardeş şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket olup olmadıkları önem kazınmaktadır. Perdeyi kaldırma teorisinin kardeş şirketler arasında uygulanması, farklı faaliyetler yürüten, birbirinden bağımsız ancak iktisadi bütünlük arz eden tüzel kişiliklerin kurulduğu durumlarda söz konusu olmaktadır[42] Yani kardeş ortaklıklar arasında tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılabilmesi için, tek bir iktisadi işletmenin yürüttüğü farklı faaliyetler için hukuken birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulması ve bu tüzel kişiliklerin üretim, pazarlama ve ihracat gibi birbirini tamamlayıcı nitelikte faaliyetlerde bulunması gerekmektedir[43].  Doktrinde, bir bağlı işletmeler topluluğunda; gıda, finans, otomotiv, enerji, telekomünikasyon gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren kardeş şirketler arasında bir iktisadi bütünlük söz konusu olmadığı için, kardeş şirketler arasında perdeyi kaldırma teorisinin uygulanması mümkün olmadığı ifade edilmektedir.

 Yargıtay tarafından onanan İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin bir kararında[44] tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması kabul edilmiştir.

 

[1] ULUSOY Erol, Şirketler ve Bankacılık Hukukunda Kapsam Alma ve Sorumlu Kılma Amacıyla Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, İstanbul, Şubat 2008, s. 352

[2] BÜYÜKYILMAZ Uğur, Sermaye Şirketlerinde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması, İstanbul, 2015, s. 8

 [3] Y. 11. HD. E. 2016/9387, K. 2018/2071, T. 19.3.2018 (https://karararama.yargitay.gov.tr, 13.12.2019

[4] ÖZKURT Ayşegül, Bankacılık Hukukunda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması, İstanbul, 2010, s. 15

[6] ESEN Emre, Milletlerarası Özel Hukukta Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, İstanbul, 2011, s. 9

[7] VURAL Seven / GÖKSOY Y. Can, Ticari Şirketlerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması (Bir Kararın Değerlendirilmesi), İBD, C. 80, S. 6, 2006, s. 2458

[8] Türk Dil Kurumu, https://sozluk.gov.tr/sorumluluk 10.12.2019                                                                                                                       

[9]  BÜYÜKYILMAZ s.4

[10] KERVANKIRAN Emrullah, Sermaye Ortaklıklarında Sınırlı Sorumluluk Prensibine Karşı Önemli Bir İstisna: Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması, EÜHFD, C.XI, S. 3-4, 2007,s. 453

[11] KARAHAN Sami/GİRAY Eda, Şirketler Hukuku, 2013, s. 125

[12] ÇAMOĞLU Ersin, İsviçre, Alman ve Türk Hukuklarında Limited Ortağın Sınırlı Sorumluluğu İlkesinin Anlamı ve Nitelikleri, İÜHFM,1973 C.38, S.1-4, s. 516 

[13]  HAMAMCIOĞLU Esra, Anonim Ortaklıklarda Tek Borç İlkesi, İstanbul, 2005, s. 14-15

[14] GÜNAY Sena Nur, Sermaye Şirketlerinde Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, İstanbul, 2016, s.22

[15] AYDOĞAN Fatih, Tek Kişi Ortaklığı, İstanbul, 2012, s. s. 95-96

[17] BÜYÜKYILMAZ s. 6

[18] Hükümler için bkz. POROY/TEKİNALP / ÇAMOĞLU, s.316-317

[19] KERVANKIRAN, s. 455; BÜYÜKYILMAZ s. 6

[20] GÜNAY, s.28

[21] ANTALYA Gökhan, “Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi”, I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, İstanbul, Şubat 2008, s. 147

[22] TOPALOĞLU Mustafa, Sermaye Şirketlerinde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ve Bu Konuda Ticaret Kanunun Tasarısında Getirilen Hükümler, Ankara, 2010, s. 2083

[23] ÖZTEK Selçuk/ MEMİŞ Tekin, “Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hâkim Ortağa Karşı Korunması”, I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, İstanbul, Şubat 2008, s. 196

[24] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s.106

[25] BÜYÜKYILMAZ s. 10; YANLI, s. 17; KERVANKIRAN, s. 459

[26] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s.107

[27] UYANIK Namık Kemal, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ve Organik Bağ, Ankara, 2019, s. 35

[28] TOPALOĞLU, s. 2086

[29] BÜYÜKYILMAZ, s. 21

[30] ULUSOY, s. 352

[31] UYANIK, s. 35

[32] ÖZTEK/ MEMİŞ, s. 196; PULAŞLI Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi, 2011, C.1, ös. 472                                                                                                                                                                                                                      

[33] TEKİNALP Ünal/ TEKİNALP Gülören, Perdeyi Kaldırma Teorisi, İstanbul, 1995, s. 397-398; YANLI, s. 37

[34] YANLI, s. 38

[35] BÜYÜKYILMAZ, s. 22

[36] TOPALOĞLU, s. 2087; YANLI, s. 38-39

[37] www.sinerjimevzuat.com.tr. (13.12.2019)

[38] BÜYÜKYILMAZ, s. 22

[39] TOPALOĞLU, s. 2087; VURAL/GÖKSOY, s. 2465; TEKİNALP/ TEKİNALP, s. 113

[40] YANLI, s. 40;

[41] VURAL/GÖKSOY, s. 2465

[42] ÖZTEK/ MEMİŞ, s. 208; TOPALOĞLU, s. 2087; VURAL/GÖKSOY, s. 2465, İYİGÜN Serdar, Şirketler Topluluğu ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması İlkesi, LHD, S. 145, 2015, s. 133                                                                                             

[43] ESEN, s. 17

[44]  Bu karar aşağıda ikinci bölümde detaylı incelenecektir.